Zirai ilaç, gübre ve tohum bayileri tarımsal üretimin en önemli ayağını oluşturmaktadır. Spesifik ürünleri, yeni teknolojileri çiftçiler ile buluşturan bayiler, onların başı sıkıştığında sorunlarına derman olmaktadır. Ülkemizin hemen her il ve ilçesinde bayiler bulunurken, Edirne Uzunköprü’de yaklaşık 45 yıldır zirai ilaç, gübre ve tohum bayiliği yapan Sayın Gürol Sezmez’i bu ay dergimize konuk ettik.
Sayın Sezmez, Türkiye’nin ilk zirai ilaç, gübre ve tohum bayilerinden biri. Gürol Sezmez Tarım adıyla yıllardır tarıma katma değer sağlayan Sayın Sezmez, 1955 Edirne\Uzunköprü doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümü mezunu olan Sayın Sezmez, tarımı çok sevdiği için Elektrik Mühendisliği yerine tarım sektöründe çalışmayı seçmiş değerli bir isim. Sayın Sezmez, tarımı neden tercih ettiğini şu sözlerle anlatıyor: “Ben 1955 yılında Edirne Uzunköprü’de doğdum. İlk ve Ortaokulu Uzunköprü’de bitirdim. Daha sonra İstanbul’a Kabataş Erkek Lisesine gittim. Sonrasında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünden mezun oldum. 1976 senesinde zirai ilaç, gübre, tohum bayisi açma yetkisi ruhsatını aldım. 1977 yılında ise bayiyi devraldım. Bu aileden gelen bir şirkettir. Şirketi son 5 seneye kadar devam ettirdim, sonrasında oğlum Veysel’e devrettim. Ama devretmem emekliye ayrıldım anlamına gelmiyor. Yine geliyorum, bilgi isteyenle bilgimi paylaşıyorum. Babam büyük bir çeltik üreticisiydi. Hem babamın işini, yani tarımı seviyor, hem de halihazırda duran bayiyi devam ettirmeliydim. Üniversiteyi bitirdiğim yıllarda Elektrik Mühendisi sayısı çok azdı. Düşündüm taşındım tarım sektöründe çalışmaya karar verdim.”
“Çeltik üreticilerini yeni teknolojilerle buluşturdum”
Sayın Sezmez, çeltik üzerine önemli çalışmalar yapmış. Özellikle çeltikte kalite ve verimin artmasına yoğun kafa yor-muş. Dünya literatürünü tarayan Sayın Sezmez, tüm yeni teknolojileri üreticilerle buluşturmuş. “Ben bayi işine başladığımda Türkiye’de bu kadar firma yoktu” diyen Sayın Sezmez, şöyle devam ediyor: “Çeltik üzerine çalışmak beni cezbediyordu. Çeltiğe çok asıldım. Çeltik ile ilgili dünyadaki tüm yenilikleri takip ettim, hepsini de getirip üreticilerin üretimde kalite ve verimi artırmasına yardımcı oldum. Son 20-25 yılda ilaç yelpazesi genişlemeye başladı. Hemen hemen tüm firmaların ürünlerinin denemelerini yaptım, faydalarını üreticilere yerinde gösterdim. Çok çalıştım, çalışırken de parayı hiç düşünmedim. Kısacası bölgede çeltik üzerine yapılan tüm çalışmalara katkım oldu. Benden sonra tanıdı yenilikleri üreticiler. Portföy büyüyünce biz de büyümeye başladık ve bugüne geldik. Şirketi devrettiğim oğlum iki üniversite bitirdi. Benim yaptığım gibi o da dünyayı takip edip yeni teknolojileri üreticilerimizle tanıştırıyor.”
“Bugün dünyada çeltik üretiminde ne teknoloji kullanılıyorsa bizim üreticimizde de o teknoloji var”
Geçmişte mi çeltik üretimi yapmak zordu, şimdi mi? Bu soruyu çok net cevaplıyor Sayın Sezmez: “Geçmişte çeltik üretimi insan gücüyle yapılırdı. O gün teknoloji kullanımı çok nadirdi. 300 kişiyle düğün yapılır gibi harman yapılırdı. İnsan gücü büyük masraftı, ama o masraflara rağmen üretimden büyük para kazanılırdı. 1980’den sonra tarımsal üretimde makine kullanımı art-maya başladı. Traktörler, biçerdöverler, kurutma makineleri çıkınca insan gücü azaldı. O gün insanların yaptığı işi bugün makineler yapıyor. Üreticilerde makine parkı büyüyünce çeltik üretim alanı da genişledi. Bugün dünyada çeltik üretiminde ne teknoloji kullanılıyorsa bizim üreticimizde de o teknoloji var.”
“Pirinç ithalatına gerek olmadığı düşüncesindeyim”
Türkiye, bitkisel yağda ve pamukta olduğu gibi çeltikte de net ithalatçı bir ülke. Ancak Sayın Sezmez, buna katılmıyor ve katılmayışını şöyle anlatıyor: “Türkiye’de çeltik ekiliş alanı 1 milyon dekar ile 1 mil-yon 150 bin dekar arasında değişir. Bu üretim alanından yaklaşık 700 bin ton çeltik üretilmektedir. 58 randıman alınsa 400 bin ton Türkiye kendi pirincini üretiyor. Yapılan hesaplara göre ülkemizde kişi başı pirinç tüketimi 5,5 kilogramdır. Nüfusu 85 milyon kişi dersek 467 bin 500 ton pirinç gerekir anlamı çıkar. Yani yaklaşık 500 bin ton lazım diyelim. Bu hesaba göre ülkemizin 100 bin ton pirin-ce ihtiyacı var. İnsanların artık eski alış-kanlıkları bitti. Ben Türkiye’nin 500 bin ton pirinç tükettiğine inanmıyorum. Geçmişte her yemeğin yanında mutlaka pirinç tüketilirdi. Bugün fast food sebebiyle tüketim azaldı. Bu sebeple pirinç ithalatına gerek olmadığı düşüncesindeyim.”
“Devlet tarımı sübvanse etmelidir”
Sayın Sezmez ile Türk tarımının sıkıntılarını da konuştuk. “Türkiye’de tarımın sıkıntılı olduğunu herkes biliyor” diyerek başlıyor sözlerine Sayın Sezmez ve sorunların çözümü noktasında yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: “Üretici olarak düşünürsek girdiler çok pahalı, çıkan ürün ucuz. Sürdürülebilir tarım için üreticinin kazanması gerekiyor. Dünyanın en önemli işi tarımdır. Giymeden olur, ama yemeden, içmeden olmaz. Yemek, içmek için de üretmek lazım. Üretimi baltalar-sanız bu ülke aç kalır. Dışarıya muhtaç kalırız. Devletin tarımı desteklemesi şart. Üç ana kalem var; tohum, gübre, ilaç. Özellikle bunlara desteklerin artarak verilmesi gerekiyor. Geçmişte önemli miktarda destek veriliyordu. Zaman içinde destekler azaltıldı ya da kaldırıldı. Ziraat Odaları maliyetleri raporlayıp yetkililere bildiriyor. Yetkililer bu raporları mutlaka dikkate almalıdır. Saydığım üç kalem ve mazot devlet tarafından sübvanse edilirse ülkemizde tarımsal üretim artar. Gençler tarıma yönelir.”
“Bir işi sevmeden başarılı olmak mümkün değil”
Elektrik Mühendisliği gibi gözde bir meslek yerine tarım gibi stratejik bir sektörü tercih eden Sayın Sezmez’in, Ziraat Mühendisliği okuyanlara tavsiyeleri de var: “Tarım sevilerek yapılması gereken bir meslek. Özellikle ziraat mühendisliği tercih edilirken, “ben bu mesleği yapacağım” diyenler tercih etmelidir. Ne yazık ki böyle olmuyor. Üniversiteye gitmek için ziraat mühendisliği tercih ediliyor. Bir işi sevmeden başarılı olmak mümkün değil. Ziraat Mühendisliği okuyan gençlerimiz, ben üniversite bitirdim demeyecek, ben ziraat mühendisi oldum diyecek.”
Sumi Agro Turkey’den Sezmez’e plaket
Sayın Gürol Sezmez, Sumi Agro Turkey’in üstün teknolojiye sahip ürünlerini üreticilerle buluşturuyor. Uzun yıllardır Sumi Agro Turkey’in çözüm ortağı olan Sayın Sezmez, “Sumi Agro Turkey Genel Müdürü Sayın İrfan Arslan, benim çok samimi bir kardeşimdir. Birlikte çok güzel çalışmalar yaptık. Ürünleri çok güzel. Çeltikte ruhsatlı Yokozuna adlı ürünleri üretimde üstün başarı sağladı. Şuan hemen hemen her çeltik üreticisi Yokozuna’yı gözü kapalı kullanıyor. Sumi Agro başarılı, çözüm ortaklarının ne istediğini bilen, ona göre ürün geliştiren bir firmadır” diye konuşuyor.
Sumi Agro Turkey Pazarlama Servisleri ve AgriTech Müdürü Sayın İbrahim Fidancı, Sayın Gürol Sezmez’i şirketinde ziyaret ederek, Türk tarımına verdiği katkılardan ötürü plaket takdim etti. Sayın Sezmez, plaket almaktan onur duyduğunu belirterek, Genel Müdür Sayın İrfan Arslan ve Sumi Agro ailesine teşekkür etti.