Bilim temelli öncü bir tarım şirketi olan Syngenta, Türkiye’de 60. yılını kutluyor. Bitkilerle olan deneyimi 250 yıldan öncesine dayanan şirket, 1965’ten bu yana, Türk çiftçisinin yanında olarak, onların ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretiyor. Çiftçilerin ürünlerini tohumdan hasada kadar tüm üretim aşamalarında yenilikçi çözümleri, dijital tarım teknolojileri, tohum teknolojileri, biyolojik çözümleri ve uzman kadrosu ile takip ederek tarımda sürdürülebilirliği ve verimliliği artıran şirket, Türk tarımına değer katıyor. Tüm enerjisini ve kaynaklarını sadece tarıma adayan şirket olarak da öne çıkan Syngenta’nın ülkemizdeki 60 yıllık başarı hikâyesini Türkiye Bitki Koruma Ülke Müdürü Sayın Emrah Akpınarlı ile konuştuk.
Sayın Emrah Akpınarlı, bilim temelli öncü bir tarım şirketi olan Syngenta, ülkemizde 60. yılını kutluyor. Bize öncelikle Syngenta’yı ve Türk tarımındaki 60 yıllık başarı hikâyesini anlatır mısınız?
Öncelikle, Syngenta olarak Türk tarımına 60 yıldır hizmet etmenin haklı gururunu yaşadığımızı belirtmek isterim. Syngenta’nın Türkiye’deki 60 yıllık başarı hikâyesi gerçekten çok etkileyici bir yolculuk. Türkiye’deki yolculuğumuzun başlangıcından günümüze kadar gelen süreçten kısaca bahsetmek isterim. Bu hikâye, aslında Türk tarımının modernleşme sürecinin de bir parçası. 1960’lı yılların ortalarında Türkiye’de tarım sektörü uluslararası rekabet ve modernleşmenin getirdiği, birim alandaki verimliliğin arttığı değişim dönemindeydi. Syngenta Türkiye de bu dönemde, 1965 yılında, Sandoz Kimya Sanayi Limited Şirketi’nin İzmir’de kurulmasıyla hikâyesine başlıyor. Bornova’da kurulan ilk bitki koruma üretim fabrikamız, umut vaat eden bir başlangıç yaptı. 1970’lerin sonuna dek ülke tarımının ihtiyacı doğrultusunda birçok kültür bitkisi için tarımsal zararlılar, yabancı otlar ve bitki hastalıklarına karşı yenilikçi çözümler geliştiren şirket, daha sonra Sandoz, Ciba-Geigy AG firması ile birleşmesiyle 1996 yılında Novartis adını alarak yeni bir atılımın içine giriyor. 2000 yılında milenyum ile birlikte her zamanki öncü kimliği ile global sektöre liderlik yapan Novartis Tarım birimi ve AstraZeneca Tarım birimlerinin birleşmesi ile Syngenta kuruluyor.
“Syn”, enerji ve amacın birleşmesini temsil ederken, “genta” fark gözetmeksizin bireyleri ve toplumları ifade eder. Bu anlamıyla Syngenta ismi, insanları ve amaçları bir araya getirme vizyonumuzu yansıtıyor. Bu, sadece ismimizin kökeni değil, aynı zamanda temel misyonumuzun ve değerlerimizin özünü oluşturuyor aslında.
Bugün, geçmişe baktığımızda, o yıllarda attığımız temellerin ne kadar sağlam olduğunu bir kez daha görüyoruz. Syngenta olarak, Türkiye’deki 60 yıllık başarı hikâyemizin temelinde, bu erken dönem yatırımlar, firma birleşmeleri, köklü ve çok yönlü vizyoner kararların birleşimi yatıyor. Syngenta, 2000 yılında birleşmeler neticesinde kurulmuş olan bir şirket olsa da, bitkilerle olan deneyimimiz 250 yıldan da öncesine dayanıyor.
1965’ten bu yana, Türk çiftçisinin ve tüm tarımsal paydaşlarımızın yanında olmayı ve onların ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretmeyi kendimize misyon edindik. Syngenta, bilim temelli yaklaşımıyla Türk tarımına sürekli yenilikçi çözümler sundu ve sunmaya devam ediyor. Çiftçilerimizin ürünlerini tohumdan hasada kadar tüm üretim aşamalarında yenilikçi çözümlerimiz, dijital tarım teknolojilerimiz, tohum teknolojilerimiz, biyolojik çözümlerimiz ve uzman kadromuz ile tarımda sürdürülebilirliği ve verimliliği artırıyoruz. Önümüzdeki yıllarda da sürdürülebilir tarım, dijital dönüşüm, toprak sağlığı, onarıcı tarım ve gıda güvenliği alanlarında öncü rolümüzü sürdüreceğiz. 60. yılımızda, bizimle bu yolculuğa çıkan tüm çiftçilerimize, iş ortaklarımıza ve çalışanlarımıza teşekkür ediyor, gelecekte de Türk tarımına değer katmaya devam edeceğimizi vurgulamak istiyorum.
Syngenta, çiftçilerin, hatta tüm tarım paydaşlarının güven duyduğu bir şirket. Bu güvenin altında yatan sır nedir?
Syngenta olarak çiftçilerimizin ve tüm tarım paydaşlarımızın güvenini kazanmış olmaktan büyük gurur ve mutluluk duyuyoruz. Bu güvenin temelinde uzun yıllara dayanan istikrarlı çalışmalarımız ve sektöre olan bağlılığımız yatıyor. 60 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz ve bu süre zarfında her zaman çiftçilerimizin ve paydaşlarımızın yanında olmaya, onların ihtiyaçlarını anlamaya ve bu ihtiyaçlara yönelik çözümler üretmeye odaklandık.
Güvenin sırrı, aslında basit ama etkili bir yaklaşımda gizli: Söz verdiğimizi yapmak ve sürekli olarak kaliteli çözümler ve hizmetler sunmak. Ar-Ge çalışmalarımıza yaptığımız yatırımlarla Türkiye’nin farklı bölgelerindeki tarımsal koşullara uygun yenilikçi çözümler geliştiriyoruz. Çiftçilerimize sadece ürün sunmuyor, aynı zamanda onlara eğitim, teknik ve satış sonrası destek de sağlıyoruz. Bu sayede, modern tarım tekniklerinin yaygınlaşmasına katkıda bulunuyoruz. Şeffaflık ve açık iletişim, şirketimizin temel değerlerinin başında geliyor. Bu bağlamda, ürünlerimiz ve uygulamalarımız hakkında kapsamlı bilgileri çiftçilerimizle paylaşmayı bir görev biliyoruz. Ancak bu tek yönlü bir süreç değil. Çiftçilerimizin geri bildirimlerini büyük bir dikkatle dinliyor ve hızla yanıt veriyoruz. Güvenilirliğimizi pekiştiren bir diğer önemli faktör de sürdürülebilir tarım uygulamalarına verdiğimiz önem ve geliştirdiğimiz yenilikçi çözümlerdir. Bu yaklaşımımız, sadece ürün kalitemizi artırmakla kalmıyor, aynı zamanda çevreye duyarlı ve geleceğe odaklı bir tarım anlayışını da destekliyor.
Syngenta’nın çiftçiler ve tarım paydaşları arasında kazandığı güvenin temelinde, şirketimizin tarım sektörüne olan derin ve özel bağlılığı yatmaktadır. Bizi benzersiz kılan, tüm enerjimizi ve kaynaklarımızı yalnızca tarıma adamış olmamızdır. Global bir şirket olarak, odağımızı dağıtmadan sadece tarıma yoğunlaşıyoruz. Bu keskin odaklanma sayesinde, tarımsal zorlukları derinlemesine anlıyor ve çiftçilerin ihtiyaçlarına yönelik yenilikçi çözümler geliştiriyoruz.
Syngenta’nın tarıma olan bu özel adanmışlığı, şirketin her kararında ve faaliyetinde kendini gösteriyor. Araştırma ve geliştirme çalışmalarından ürün portföyüne, sahada çiftçilerle kurulan ilişkilerden global sürdürülebilirlik girişimlerine kadar her alanda, Syngenta’nın odak noktası daima tarımdır.
Kısacası, açık iletişim, müşteri odaklılık ve sürdürülebilirlik ilkelerimiz, Syngenta’nın güvenilir bir iş ortağı olarak konumunu güçlendiriyor ve Türk tarımının geleceğine olan katkımızı derinleştiriyor. Çiftçilerimizin ve tarım paydaşlarımızın bize duyduğu güvenin sırrı, onların başarısını kendi başarımız olarak görmemizde yatıyor. Biz Syngenta olarak, Türk tarımının geleceğine olan inancımızla, çiftçilerimizle birlikte büyümeye ve gelişmeye devam edeceğiz, böylece sektörün sürdürülebilir gelişimine katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
Şirketinizin mottosu, “Bitkideki Potansiyeli Hayata Taşımak”. Üstün nitelikli çözümlerinizle üreticilerin karşılaştıkları zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı oluyorsunuz. Ürüne özel çözümleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
“Güvenli ve sürdürülebilir gıda üretimi için dünya çapında lider olmak” vizyonuyla hareket ediyor, her zaman artan dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılarken, doğal kaynakları korumayı ve çiftçilerin refahını artırmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda şirketimizin misyonu, “Bitkideki potansiyeli hayata taşımak!”. Bu yaklaşımımız, her bir bitkisel ürünün kendine has ihtiyaçlarını ve çiftçilerimizin karşılaştığı spesifik zorlukları göz önünde bulundurarak şekilleniyor.
Tarım sektörünün karşı karşıya olduğu zorlukları anlamak, sürdürülebilir çözümler geliştirmek için kritik öneme sahip. FAO verilerine göre her yıl, dünya çapında üretilen tarım ürünlerinin %20 ile %40’ı tarımsal hastalık ve zararlılar nedeniyle kaybediliyor. Tarımsal ürünler yetiştirilirken yaklaşık 30.000 yabancı ot ve 10.000 zararlı türünün tehdidi altında. Çiftçilerimiz her yıl biyotik stres faktörleri; tarımsal zararlılar, yabancı otlar, hastalıklar ve abiyotik stres faktörleri gibi diğer konularla da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. İşte bu noktada, Syngenta’nın çok yönlü çözümleri devreye giriyor.
Bizler Syngenta Türkiye olarak, geçmişin bilgeliği ile geleceğin teknolojisini harmanlayan yenilikçi bir yaklaşımı benimsiyoruz. Bu yaklaşımın merkezinde, Entegre Mücadele ve Bitki Sağlığı stratejilerimiz var. Entegre Mücadele ile kimyasal, biyolojik ve kültürel yöntemleri akıllıca bir araya getiriyoruz. Bitki Koruma Ürünleri konusundaki uzun yıllara dayanan bilgi birikimimiz ve deneyimimiz sayesinde, çiftçilerimizin verimliliklerini artırmalarına ve üretim süreçlerinde daha sürdürülebilir bir yaklaşım benimsemelerine yardımcı oluyoruz. Bitki Sağlığı yaklaşımımızla ise bütüncül bir çözüm önerisi sunuyor, sadece tarımsal zararlılarla mücadele etmek yerine, bitkilerin ve toprağın genel sağlığını ve dayanıklılığını artırmaya odaklanıyoruz. Bu bağlamda, onarıcı tarım ilkelerini benimseyerek, toprağın doğal yapısını ve biyoçeşitliliğini iyileştirmeyi, karbon tutulumunu artırmayı ve ekosistemin kendini yenileme kapasitesini güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Bu stratejileri uygularken modern teknolojiden de faydalanıyoruz. Örneğin, gelecekte sunacağımız dijital çözümler ve hassas tarım uygulamalarıyla kaynakları daha verimli kullanıyor, tarımın geleceğini şekillendirmeye devam ediyoruz. Aynı zamanda, doğadan ilham alan biyolojik ürünler geliştiriyoruz. Kısacası, biz geçmişin bilgeliği ile geleceğin teknolojisini harmanlıyoruz. Amacımız, sürdürülebilir bir iş modeli belirleyerek süreçleri her yönüyle ele alarak çiftçilerimizi desteklemek. İşte Syngenta olarak inandığımız ve uyguladığımız tarım anlayışı bu.
Bitkilerin dilinden anlıyorsunuz, tarımda uzmansınız. Bu uzmanlığınızı son yıllarda biyolojik çözümlerinizle de kanıtladınız. Tarım sektörünün geleceğini şekillendiren biyolojik çözümleriniz nelerdir?
Syngenta olarak, bitkilerin dilini anlamak ve tarımda uzmanlık, bizim bir parçamız. Daha önce de bahsettiğim gibi çiftçilerimiz, tüketicilerin gıdalarla ilgili taleplerini karşılayan daha sürdürülebilir çözüm ve yöntemlere ihtiyaç duymaktadır. Bizlerde Syngenta olarak, sürdürülebilir tarım için bilimi doğanın hizmetine sunma vizyonumuz doğrultusunda önemli adımlar attık. Bu adımların en önemlilerinden biri, Ekim 2020’de Valagro’yu satın almamız oldu. Bu satın alma, bilime dayalı inovasyonda ortak bir temele dayanan stratejik bir yatırımdı. Valagro’nun satın alınmasının ardından, her iki şirket de güçlerini birleştirdi. Dünya çapındaki çiftçilere daha iyi hizmet verebilmek için yakın bir işbirliği içinde çalıştık. Bu süreçte bilgi paylaşımı yaptık ve dünya lideri bir biyolojik ürünler pazarı oluşturmak için kritik öneme sahip yeteneklerimizi bir araya getirdik. Bu entegrasyon sürecinin doruk noktası ise Temmuz 2023’te gerçekleşti. Syngenta ve Valagro olarak, genişleyen biyolojik ürünler işimiz için yeni kurumsal markamızı duyurduk: Syngenta Biologicals. Bu yeni marka, tarihimizde heyecan verici bir dönem.
Syngenta Biologicals, pazarda tek bir takım olarak varlık gösterme yaklaşımımızı resmileştiriyor. Bu sayede, sektörde tek ve pazar lideri bir kimlik kazanıyoruz. Bu yeni yapılanma, bitki koruma yöntemleri ile biyolojik çözümler arasında kurduğumuz köprüyü daha da güçlendiriyor.
Ayrıca yenilikçi biyolojik ürünler geliştirmek için yoğun Ar-Ge çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu çalışmalarımızın son örneği olarak geçen aylarda lansmanını yaptığımız Vixeran ürünümüzden bahsedebilirim. Vixeran, bitkilerin doğal azot ihtiyacını karşılayarak büyüme ve kök gelişimini destekleyen yenilikçi bir çözüm. Toprakta ve havada bulunan azotun bitki tarafından alınımını kolaylaştırıyor, toprağın biyolojik olarak yenilenmesine yardımcı olurken ayrıca bitkinin büyümesini ve kök gelişimini hızlandırıyor.
Yine en yeni çözümümüz Magris’i örnek verebilirim. Bildiğiniz gibi Akdeniz meyve sineği dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de turunçgillerin ve sert çekirdekli meyvelerin en önemli zararlılarından birisidir. Akdeniz meyve sineği bir dış karantina zararlısı ve bulaşıklılık toleransı sıfır, bu nedenle ihraç edilen ürünlerde tek bulaşık meyve olması halinde tüm ürünün ihracatını engelliyor. İşte tamda bu sorun için yeni geliştirdiğimiz Magris, Akdeniz meyvesineği ergininin kontrolü amaçlı kitlesel tuzaklamada kullanılan, yüksek etkili bir feromon + tuzaktır.
Syngenta Türkiye olarak, bu ve benzeri biyolojik çözümler ile bu alandaki yatırımlarımıza ve araştırmalarımıza devam ederek, çiftçilerimize daha fazla seçenek sunmayı ve tarımın geleceğini şekillendirmeyi hedefliyoruz.
AR-GE’ye cirosundan en fazla payı ayıran şirket olduğunuzu biliyoruz. Syngenta, verimli ve etkili çözümler için AR-GE’ye ne kadar pay ayırıyor?
Syngenta olarak, AR-GE’ye verdiğimiz önem ve ayırdığımız bütçe ile sektörümüzde öncü konumdayız. Yıllık ciromuzun yaklaşık %9-10’u AR-GE faaliyetlerine ayrılmaktadır. Yenilikçi ve etkili çözümler geliştirmek için AR-GE’ye yaptığımız yatırımlar, şirketimizin geleceğe dönük vizyonunun temelini oluşturuyor. Bilim insanlarımız, her yıl birçok yeni bileşik keşfediyor. Ortalama olarak, piyasaya yeni bir ürün sunabilmek için binlerce bileşiğin taranması gerekiyor. Bu yoğun AR-GE faaliyetlerimiz sonucunda, keşfettiğimiz bileşiklerden yalnızca çevre açısından en saygılı ve hedef organizma açısından en etkili olanlarını seçerek pazara sunuyoruz. Tüm bu çalışmalarımızın temel amacı, çiftçilerimizin ihtiyaç duydukları yenilikçi ve etkili çözümleri üretmektir.
Ayrıca, dijital tarım teknolojileri ve biyolojik çözümler gibi yenilikçi alanlara da önemli miktarda kaynak ayırıyoruz. Bu alanlardaki yatırımlarımız, son yıllarda giderek artıyor ve toplam AR-GE bütçemizin önemli bir kısmını oluşturuyor.
Türkiye özelinde de AR-GE yatırımlarımıza büyük önem veriyoruz. Bu bağlamda, bu ay temel atma törenini gerçekleştirdiğimiz Türkiye Bitki Koruma AR-GE İstasyonu ve Tohum İlaçları Enstitüsü, Syngenta’nın Türkiye’deki AR-GE faaliyetlerini daha da güçlendirecek önemli bir adımdır.
Syngenta olarak, dünya genelinde farklı coğrafya ve iklimlerde 15’den fazla AR-GE merkezimiz bulunmakta ve bunlardan birini de Türkiye’de açmaktan büyük gurur duyuyoruz. Bu yeni merkez, sadece Türkiye için değil, çevre ülkelere de destek sağlayacak stratejik bir konumda olacaktır.
Syngenta’nın Türkiye’deki varlığının 60. yılı vesilesiyle Mayıs ayında temel atma törenini gerçekleştirdiğimiz Türkiye Bitki Koruma AR-GE İstasyonu & Tohum İlaçları Enstitüsü’müzün yıl sonuna kadar da faaliyete geçirmeyi planlıyoruz. Bu özel yıldönümünde böyle önemli bir yatırımı hayata geçirmek, Syngenta’nın Türk tarımına olan bağlılığını ve uzun vadeli vizyonunu göstermektedir.
Bu AR-GE merkezi, sadece Syngenta için değil, tüm tarım toplumunun gelişimi için planlanmıştır. Amacımız, paydaşlarımızı geliştirmek ve Türk tarımına sürdürülebilir fayda sağlayacak yenilikçi çözümler üretmektir. Merkez, bitki koruma ürünleri ve tohum teknolojileri alanında araştırmalar yaparak, Türkiye’nin tarımsal üretimini ve verimliliğini artırmaya yönelik çalışmalar yürütecektir.
Bu yatırım, Türk tarımının geleceğine yönelik güçlü bir adımdır. Yerel koşullara uygun, sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler geliştirerek, çiftçilerimizin karşılaştığı zorluklara cevap vermeyi ve ülkemizin tarımsal potansiyelini en üst düzeye çıkarmayı hedefliyoruz.
Sonuç olarak, Syngenta olarak AR-GE’ye yaptığımız yatırımlar, sadece şirketimizin değil, tüm tarım sektörünün geleceğini şekillendiriyor. Amacımızı ve hedeflerimizi desteklemek için dünyanın dört bir yanındaki en yeni dijital araçları ve bilimsel gelişmeleri benimsiyoruz. Bu yatırımlar sayesinde, çiftçilerimize daha verimli, sürdürülebilir ve karlı üretim, tüketici için sağlık gıda ve güvenilir yapma imkanı sunuyoruz. Gelecekte de AR-GE’ye olan bağlılığımızı sürdürerek, tarımın karşılaştığı zorluklara yenilikçi çözümler üretmeye devam edeceğiz.
Tarımın gelişimine, sürdürülebilirliğe, toprağa, biyolojik çeşitliliğe ve daha birçok şeye önem veren Syngenta’nın geleceğe dair hedefleri nelerdir?
Syngenta olarak, sürdürülebilir tarımın geleceğini şekillendirmek ve yenilikçi çözümler üretmek için kapsamlı ve ileriye dönük hedefler belirlemiş durumdayız. Çiftçilerimizin başarısını artırmak için yenilikçi ve biyolojik çözümler geliştirmeye odaklanıyoruz. Amacımız, her hasat sonrası toprağı daha dengeli hale getiren, su kaynaklarını etkin bir şekilde koruyan ve yöneten, daha az karbon ayak izi bıraktığımız, biyoçeşitliliği destekleyen ve sürdürülebilir tarımı teşvik eden ileri teknolojiler ve uygulamalar sunmaktır. Bu yaklaşımla, tarımsal üretimin çevresel etkisini minimize ederken, değerli su kaynaklarımızın verimli kullanımını ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefliyoruz. Dünya, tarımda yeni bir çağa giriyor ve bu çağ iki cephede zorlu bir mücadele sunuyor: Çiftçiler, bir yandan iklim değişikliği ile mücadele ederek artan nüfus için daha fazla gıda üretmek, diğer yandan tüketicilerin gıdalarla ilgili taleplerini karşılamak zorunda. Syngenta olarak, rolümüz çiftçileri bu çift yönlü zorluğun üstesinden gelmeleri için güçlendirmek.
Syngenta olarak, tarım sektöründeki gelecek sorunları öngörme ve proaktif çözümler geliştirme konusunda öncü bir yaklaşım benimsiyoruz. İhtiyaçlar ortaya çıkmadan önce potansiyel zorlukları tespit ediyor, AR-GE çalışmalarımızı bu doğrultuda yönlendiriyoruz. Bu vizyon sayesinde, çiftçilerimizin henüz karşılaşmadıkları sorunlara bile hazırlıklı olmalarını sağlıyor ve gıda güvenliğini güvence altına alıyoruz. Gelecekteki tarımsal zorlukları bugünden çözmeye odaklanarak, sektörün daima bir adım önünde olmayı hedefliyoruz.
Merak ve yenilikçilik ruhuyla hareket ediyor, sürdürülebilirlik ilkelerimiz doğrultusunda ilerliyoruz. Hızlı ve geniş ölçekli inovasyonlarımızla, çiftçilerimizi güçlendirirken aynı zamanda dünyamızı koruyarak artan dünya nüfusu besleme zorluğuna karşı çözümler üretiyoruz. Araştırma ve geliştirme çalışmalarımızda cesur ve öncü bir yaklaşım benimsiyoruz. Bu sayede, çiftçilerimiz ve toplumumuz için daha büyük ölçekte, daha etkili faydalar sağlayabiliyoruz. Odak noktamız, çiftçilerimizin daha başarılı olmaları için onlara nasıl destek olabileceğimiz. Daha sağlıklı bitkileri daha sağlıklı toprakta yetiştirmeye yardımcı olurken, biyoçeşitliliği korumak için yeni teknolojiler ve tarım uygulamaları üzerinde çalışıyoruz.
Syngenta Türkiye olarak, global ölçekte geliştirdiğimiz en son tarımsal teknolojileri ve yenilikleri, Türk çiftçisinin ihtiyaçlarına ve yerel koşullara uyarlayarak eş zamanlı olarak sunmaya özen gösteriyoruz. Bu yaklaşımımız sayesinde, dünya standartlarındaki çözümlerimizi Türkiye’nin tarım sektörüne hızla entegre ediyor, böylece Türk çiftçisinin gücünü artırıyor ve verimliliğini yükseltiyoruz. Globalden yerele uzanan bu senkronize teknoloji transferi, Türk tarımının sürdürülebilir gelişimine katkı sağlarken, aynı zamanda ülkemizin tarımsal üretimde öncü konumunu güçlendirmesine yardımcı oluyor.
Türkiye’nin tarımsal geleceğini şekillendirmeye yönelik önemli hedeflerimiz var. Bu hedefler doğrultusunda şirketimiz, Türkiye tarımının geleceğinde öncü bir rol üstlenmeyi amaçlamaktadır.
Tüm bu hedefler doğrultusunda, daha öncede bahsettiğim gibi Ar-Ge yatırımlarımızı artırmaya, inovasyon ekosistemimizi güçlendirmeye ve global ortaklıklar kurmaya devam ediyoruz.
Üniversitelerle güçlü işbirlikleri kurarak tarım alanında araştırma ve geliştirme faaliyetlerine destek veriyoruz. Bu akademik ortaklıklar, gelecek nesil tarım profesyonellerinin yetiştirilmesine katkı sağlarken, aynı zamanda sektörün ihtiyaç duyduğu yenilikçi çözümlerin geliştirilmesine de zemin hazırlamaktadır.
Bunun yanı sıra, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı kuruluşlar ve TAGEM çatısı altındaki çeşitli enstitülerle işbirliği yaparak Türk tarımına doğrudan yatırım ve kaynak sağlıyoruz. Bu kurumsal ortaklıklar aracılığıyla yürüttüğümüz ortak projeler ve saha denemeleri, Türkiye’nin özgün tarımsal koşullarına uygun, sürdürülebilir çözümler geliştirmemize olanak tanımaktadır.
Geleceğin ziraat mühendislerine yönelik çeşitli staj imkanları sunarak, genç yeteneklerin sektörel deneyim kazanmalarını sağlıyoruz. Ayrıca, mezuniyet sonrası istihdam fırsatları yaratarak, bu genç profesyonellerin kariyerlerini Syngenta bünyesinde geliştirmelerine olanak tanıyoruz. Bu yaklaşım, hem şirketimize taze bakış açıları kazandırıyor hem de tarım sektörünün geleceğine yatırım yapmamızı sağlıyor.
Ayrıca şundan da bahsetmek isterim ki, Syngenta Türkiye, global organizasyonumuzun dört ana ofisinden biri olarak stratejik bir konuma sahiptir. Bu konum, Türkiye’nin sadece kendi tarım sektörü için değil, aynı zamanda geniş bir coğrafyayı kapsayan bölgesel tarım faaliyetleri için de merkezi bir rol üstlendiğini göstermektedir. Türkiye ofisimiz, Afrika, Orta Doğu ve Asya’yı içine alan geniş bir bölgeye hizmet vererek, bu pazarlardaki tarımsal gelişmeleri yakından takip etmekte ve yönlendirmektedir. Syngenta Türkiye’nin dört ana ofisten biri olması, çalışanlarımıza geniş bir coğrafyada etki yaratma fırsatı sunarak, uluslararası projelerde yer alma, kültürlerarası iş birliği geliştirme ve global kariyer olanaklarından yararlanma imkanı da sağlamaktadır.
Sonuç olarak, tüm bu hedefler ve faaliyetler doğrultusunda Syngenta, Türkiye’nin tarımsal geleceğinde aktif bir rol oynayarak hem ülke ekonomisine katkıda bulunmayı hem de global gıda güvenliğine destek olmayı amaçlamaktadır. Sürdürülebilir tarım uygulamalarını destekleyerek, gelecek nesillere daha verimli ve çevre dostu bir tarım sektörü bırakmak için var gücümüzle çalışıyoruz.


