Değerli Tarım Sevdalıları,
harmanTIME dergimizin 50’nci sayısıyla bir kez daha sizlerleyiz. Bu sayımızda bilimsel makalelerin yanında Rusya pazarında tüm yasakların kalktığına dair bir müjde vermeyi çok istiyordum, ancak olmadı. Üreticinin, ihracatçının, tüm sektör temsilcilerinin beklediği karar maalesef çıkmıyor.
Türkiye’den bir heyet sürekli Rusya’ya gidiyor, özellikle yaş meyve sebzede uygulanan yasağın kaldırılması yönünde çalışma yapıyor. Yalnız Rusya, Türkiye’yi peşinde dolaştırmaya daha kararlı gözüküyor. Bu gelişmelerin ardından bazı senaryolar da yazılmıyor değil. Rusya’nın ülkemizde tarım şirketi kurmak istemesi bu senaryolardan sadece biri. Bunu yetkililere sorduğumda evet cevabı almadım, fakat hayır cevabını da veren olmadı. İkili görüşmelerde yaşanan gelişmeler kamuoyuna tamamen açıklanmazken, Rusya ülkemizde kuracağı tarım şirketiyle domates ve salatalık başta olmak üzere tarımsal ürünlerde gıda güvenliğini sağlamayı hedefliyor. Kurulacak Rus tarım şirketi, üretemediği ürünleri ise üreticiden doğrudan satılan alarak ülkesine gönderecek. Rusya, böylece aracıları devreden çıkararak daha uygun fiyatla ürün elde etmeyi planlıyor.
Rusya’nın yaptığı planlar, yasağın kaldırılmayacağını ortaya koyarken, ülkemiz domatesini başka ülkelerden daha pahalıya aldığı ortaya çıktı. Yani ambargo Türkiye’yi olduğu kadar Rusya’yı da olumsuz etkiliyor. Rusya’nın komşularından aldığı domateslerin tamamı Türk menşeli. Rusya ambargosundan sonra Belarus’a yüzde 500, Azerbaycan’a yüzde 160, Polonya’ya yüzde 200, Nahçıvan’a yüzde 150 artan domates ihracatı bu durumu daha net ortaya koymaktadır. Komşu ülkelere yapılan ihracat rakamları Türk domatesinin Rusya’ya gönderildiğinin ispatı bir anlamda. Görünen o ki Rus halkı karaborsacılara mahkum edilmiş. Bu yapıdan iki tarafta mağdur olmuş durumda. Yasaklamalarla, engellemelerle kazanan ülke olmaz. İki taraf da kaybeder. Biri 10 kaybeder, diğeri 8 kaybeder. Karşılıklı ticaretle iki taraf da kazanır. Acilen kriz öncesi duruma dönmek için iki ülke liderinin çok hızlı adımlar atması gerekiyor.
Rusya krizi vahim ancak çok vahim bir durum daha var, bu da tarım topraklarımızın her yıl azalması. Rusya olmasa ilerleyen yıllarda başka pazarlar bulunabilir fakat kaybedilen tarım toprağı geri getirilemez. Son 26 yılda kişi başına düşen tarım toprağı büyüklüğü 4,9 dekardan 3 dekara düşmüş. Bu süreçte 4 milyon hektar tarım toprağı katletmişiz. Sizce de durum çok vahim değil mi?
Dünya’da kara alanlarının yüzde 10’u tarıma elverişli. Türkiye bu yönden şanslı. Kara alanlarının yüzde 31’i tarım toprakları. Ancak kişi başına düşen tarım toprağı büyüklüğünün 3 dekar olması fevkalade olumsuz. Tarım topraklarına ihanet etmişiz. Katletmişiz. Öldürmüşüz tarım topraklarını. Geçmişe dönüp ağlamak fayda sağlamayacağından bugüne bakmamız gerekiyor. Çünkü bizim için bugün çok önemli artık. Toplumda yavaş yavaş toprakla ilgili farkındalığın arttığını görüyorum. Bu memnuniyet verici. Toprak olmadan sürdürülebilirliği sağlamamız mümkün değil. Gıdanın yüzde 95’i topraktan geliyor. Toprağı görmezden gelmeye, hafife almaya hakkımız yok. Toprak bizim hayatımız için elzem. 2023 yılına gelindiğinde Türkiye nüfusu, 84 milyona ulaşacak. 2023 yılındaki Türkiye’yi besleyebilmek için Karabük kadar bir tarım arazisine ihtiyacımız var. Buna göre hareket etmeli, toprağı gözümüz gibi korumalıyız.
Mayıs sayımızda görüşmek umuduyla; hepinize bereketli işler, huzur dolu aydınlık günler dilerim…