İki sanayici, iki örnek iş insanı, iki tarım sevdalısı, iki duayen: Hasan Hayri Sever – Mehmet Ali Yıldırım

  • Sayın Hasan Hayri Sever ve Sayın Mehmet Ali Yıldırım, Türkiye’nin ilk zirai ilaç bayileri kurucularından. Tarım yapmanın zor olduğu dönemde elini taşın altına koyarak sektörü bir adım daha ileriye nasıl taşırız düşüncesiyle 1991 yılında 79 zirai ilaç bayisini tek tek dolaşarak bir araya toplayan Sayın Sever ve Sayın Yıldırım, Antilsan A.Ş.’nin temellerini atmış. 32 yıl önce kurdukları Antilsan A.Ş.’yi bugün sektörün öncü firmaları arasına sokan Sayın Sever ve Sayın Yıldırım, tarımda sürdürülebilirliği hep ön planda tutuyor ve sektöre yatırım yapmaya devam ediyor.

Tarım sektörünün yokluk dönemlerinde varlık yaratan, bir çok insana iş imkanı sağlayan, çok önemli yenilikleri armağan ederek tarımın gelişmesine, büyümesine katkı sağlayan iki duayen isim Sayın Hasan Hayri Sever ve Sayın Mehmet Ali Yıldırım. Ziraat Mühendisi olmamalarına, ekonomi tahsili yapmalarına rağmen toprağa olan sevdalarından dolayı tarıma yatırım yapan iki başarılı iş insanı, adeta başarının, dürüstlüğün, girişimciliğin timsali. Tecrübeleri ve vizyonları ile tarıma değer katan, özellikle biyolojik ve biyoteknik mücadelenin örtü altı üretimde yaygınlaşmasında anahtar rol oynayan Antilsan A.Ş.’nin kurucuları Sayın Sever ve Sayın Yıldırım’ı bu ayki sayımıza konuk ettik.  

Sayın Hasan Hayri Sever ve Sayın Mehmet Ali Yıldırım, Türkiye’nin ilk zirai ilaç bayileri kurucularından. Tarım yapmanın zor olduğu dönemde elini taşın altına koyarak sektörü bir adım daha ileriye nasıl taşırız düşüncesiyle 1991 yılında 79 zirai ilaç bayisini tek tek dolaşarak bir araya toplayan Sayın Sever ve Sayın Yıldırım, Antilsan A.Ş.’nin temellerini atmış. 32 yıl önce kurdukları Antilsan A.Ş.’yi bugün sektörün öncü firmaları arasına sokan Sayın Sever ve Sayın Yıldırım, tarımda sürdürülebilirliği hep ön planda tutuyor ve sektöre yatırım yapmaya devam ediyor. Sayın Sever, Antilsan’ın kuruluş hikayesini şöyle anlatıyor: “Antilsan, 1991 yılında zirai ilaç bayilerinin müştereken kurdukları bir firmadır. 79 zirai ilaç bayisi arkadaşımızı tek tek dolaşarak firmamıza ortak ettik ve işe başladık. Biz de o yıllarda zirai ilaç bayiliği yapıyorduk. Fakat arkadaşlarımız burayı Temin Tevzi Kooperatifi gibi düşündüler. Yani büyük firmalardan toplu mal alacaklar, iskonto yaptıracaklar, bu iskontolar ortak olan bayi arkadaşlara yansıtılacak ve rakiplerine karşı üstünlük sağlayacaklar. Bunun böyle işlemeyeceği 1994 krizinde kendini gösterdi. Çünkü burası bir şirket ve bu şirket kar edecek, kar ettiği zaman da ortaklarına kar payı dağıtacak. 1994 krizinde sıkıntılı süreç geçirdik, o dönemde ben zirai ilaç bayiliği işini bırakmıştım, emekliye ayrılmıştım. Arkadaşların ricasıyla şirketin başına geçtim, emekli olamadım, hala da olamadım. Bu iş bisiklete binmek gibi pedalı çevirmezsen hız kesiliyor ve düşüyorsun. Sürekli çaba ve gayret gösterdik. Şimdi şirketi ikinci nesle geçiriyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana epey mesafe kat ettik. Bir firmayla 33 yıldır kesintisiz distribütörlük çalışmamız var. Bu dünyada, sektörümüzde çok sık rastlanan bir şey değil. İyi gidiyoruz, büyüyoruz, gelişiyoruz. Kendi ürünlerimizi yapmaya, bitki gelişim preparatları, damlama gübreleri üretmeye başladık. Giderek şirketin yönünü distribütörlükten çıkarıp kendi ürünlerimizi üretip satmaya yönlendiriyoruz. Dış pazar arayışlarımız var, ihracat bağlantılara da kurduk. Şirketi iyi yerlere getirdiğimizi düşünüyoruz.”  

Sayın Yıldırım ise Sayın Sever’in sözlerine şu eklemeleri yapıyor: “Antilsan olarak dağınık bir şirket değiliz. Şu firma geldi, onun temsilciliğini yapalım gibi düşüncemiz yok. Sumi Agro ve Corteva ile iş ortaklığımız bulunmaktadır. Sumi Agro ile kısa sürede iş ortaklığımız ileri aşamalara gitti. Kendi ürünlerimiz ve iki partnerimizle çalışmaya devam edeceğiz. Yeni firmalara çok açık değiliz. Sumi Agro ile iş ortaklığımız başladığı günden bu yana bize çok ilgi gösterdiler. Bunun karşılığını her iki firma da aldı diye düşünüyorum. Sumi Agro’nun artılarını biz kullanıyoruz, bizim artılarımızı Sumi Agro kullanıyor. Bu iş birliğinin çok değişik yönlere gideceğine inanıyorum. Karşımızda bir samimiyet görüyoruz. Kısa sürede hiçbir firmayla olmayacak kadar gelişim gösterdik.”

Biyolojik ve biyoteknik mücadelenin ülkemizde yaygınlaşmasının mimarları

“Yaşanabilir yarınlar için” diyerek çalışan ve sektörde fark yaratan iki örnek iş insanı, biyolojik ve biyoteknik mücadelenin ülkemizde yaygınlaşmasının mimarı. Yalnız iki isim de biyolojik ve biyoteknik mücadelenin geldiği noktayı yetersiz buluyor. Sayın Sever, “Biyolojik mücadele tüm dünyada bakışların çevrildiği bir olay. Çünkü kalıntı problemleri özellikle bizim ihracatımızın önünü tıkıyor. Ya çok çabuk çözülen kalıntı bırakmayan yeni nesil ilaçlar kullanılacak ya da biyolojik mücadele yapılacak. Ülkemizde biyolojik ve biyoteknik mücadele çok ağır yürüyor, çok ağır gelişiyor. İnsanımız görmeden yapmıyor. Adana, Mersin taraflarında 25-30 bin dönümlük biber alanlarında 500 dönüm yerde biyolojik mücadele yapabiliyoruz. Yıllardır üzerinde kafa yoruyoruz, çalışıyoruz, çok yürümüyor. Ama yavaş yavaş gelişecek. Tabi burada devletin desteği çok önemli. Halde fiyatlar ilan edilirken biyolojik mücadele ile üretilen ürünlere 1 lira fark yazılması herkesi buraya yönlendirir” ifadelerini kullanıyor.  

Sayın Yıldırım, biyolojik ve biyoteknik mücadelenin Türkiye’de yaygınlaşmasının Avrupa’ya yapılan ihracatın artmasıyla mümkün olacağını dile getiriyor. Sayın Yıldırım, “Bizim Türkiye olarak pazar yönümüzü değiştirmemiz gerekiyor. Biz en kolay yönleri seçiyoruz, refah toplumu olan bölgelere pek yönelmiyoruz. Rusya, Arap ülkeleri ve Türki Cumhuriyetler dışında pazarımız yok. Asıl yönümüz Batı olmalıdır. Batıya ihracat arttığında biyolojik ve biyoteknik mücadele ile üretim patlayacak. Günümüzde bununla alakalı çalışmalar yapılmaya başlandı. Kumluca halinde fiyat belirlenirken şu belirtiliyor: “Biyolojik ve biyoteknik mücadele ile üretilen ürünler pazarlığa tabidir”. Bu sebeple işin boyutu değişmeye başladı. Biyolojik ve biyoteknik mücadele ile üretim yapmadan Avrupa pazarına girmemiz imkansız. Biz sahada eğitim çalışmalarına ağırlık veriyoruz. Çiftçilerimize biyolojik mücadelede sürdürülebilirliği öğretmeye çalışıyoruz. Bu eğitim çalışmaları devam ettiği müddetçe faydalı böcek salınımı artacaktır. Çoğu firma günümüzde sadece mal satmanın peşinde. Malı sattım işim bitti ile biyolojik ve biyoteknik çalışmalarda başarılı olma şansı yok. Faydalı böcek kullandırdığımız kesimi mutlaka eğitmemiz gerekiyor. Yine burada en büyük rol devletin olması gerekiyor ama devlet bu rolü üstlenmiyor. Biz 2004 yılından bu yana biyolojik ve biyoteknik mücadele üzerine yatırımlar yapıyoruz, çoğu zaman zarar ediyoruz fakat vazgeçmiyoruz. Yaklaşık 20 yılın ardından yeni yeni kar etmeye başladık, biyolojik mücadele alanını büyüttüğümüz için. Türkiye’de tarım alt yapısının hızla yenilenmesi gerekiyor. Artık seraları belirli alt yapıya, niteliğe kavuşturmamız lazım. Sera iki demir, bir plastikten oluşan bir şey değil. Sera dediğiniz bir yapıdır. Sektörde memnuniyet verici bir gelişme var, sera işletmeleri yaygınlaşmaya başladı. Büyük dönümlere modern seralar kurularak üretim yapılıyor ve bu işletmeler biyolojik mücadele çalışmalarını dört dörtlük yürütüyor” açıklamasını yapıyor.

“Biyolojik mücadele bir savaştır”

Verimli ve kaliteli üretim, aynı zamanda ihracat için biyolojik korumanın önemi değinen Sayın Hasan Hayri Sever, çiftçilerin bilinçlenmesi gerektiğinin altını çiziyor. Biyolojik ve biyoteknik mücadele ile Avrupa pazarı kapılarının açıldığını hatırlatan Sayın Sever, konuşmasını şu sözlerle sürdürüyor: “Çiftçimizin kimyasalı atıp zararlıları öldürmek gibi bir alışkanlığı var. Bu çok kolay geliyor onlara. Biyolojik mücadele ise bir savaştır. Biyolojik mücadelede sıfır zararlı diye bir şey yok, ama zarar eşiğinin altında tutulan bir zararlı popülasyonu var, önemli olan bu. Çiftçi hala bunu çok idrak edebilmiş değil. “Böcek saldık hala içeride kırmızı örümcek var” diyor çiftçi. Olacak, o kırmızı örümcek sayısı az ise hiç dert değil ürüne zarar vermez. Çiftçi bunu anlamıyor, “kırmızı örümcek var, mutlaka zehir sıkmam lazım” deyip gidiyor, faydalıyı da öldürüyor zararlıyı da öldürüyor. Çiftçilerimizin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bunun yanında süratle yeni ihracat kanalları açılması gerekiyor. Hatırlarsınız, bir sene uçak düştü ihracat çöktü, Rusya kota koyduğu an ürün fiyatları yarı yarıya düşüyor. Fakat girdi maliyetlerinde düşüş gerçekleşmiyor, sürekli artıyor. Çiftçiye tam anlamıyla destek verilmiyor. Akaryakıtta olur, kullandığı ilaçta gübrede olur, arı da feromonda olur, çiftçinin mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Devlet destekleri az olunca üretim pahalıya mal oluyor. Hali hazırdaki pazarlarda bir aksilik çıkarsa çiftçi o yıl bitiyor ve üç senede kendini zor toparlıyor. Sürekliliği olan Avrupa pazarı bizim için çok önemli. Karayoluyla nakliye gibi ekstra bir avantajı da var bizim açımızdan. Bu pazarda fiyatlar çok yüksek. Son iki yıldır Avrupa pazarı büyümeye başladı. Biyolojik mücadele neticesinde biberle açıldı bu kanal, bu sene de domateste STOPMATE ile ihracat artışı yaşanacak. STOPMATE sayesinde Tuta zararlısına karşı kimyasal atılmıyor ve ürün kalıntısız olduğundan çok rahat alıcı buluyor. Avrupa pazarı sayesinde girdiler ne kadar pahalı olursa olsun çiftçi kazanacak.”

“Türkiye’de tarım yapılamaz hale geldi”

30 yılı aşkın tecrübeleriyle tarım sektörünün sorunlarına da değinen Sayın Sever ve Sayın Yıldırım, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle insanların çiftçilikten uzaklaştığını kaydediyor. Sayın Yıldırım, tarım sektörünün sorunlarını ve sorunların çözümü noktasında yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: “Türkiye’de tarım yapılamaz hale geldi. Arazi bölünmeleri nedeniyle tarımsal potansiyeli yüksek bölgelerde büyük sıkıntı yaşanıyor. Anadolu’nun birçok toprağı tarım yapılması için artık ekonomik değil. Sektörün çözülmesi gereken en acil konusu bu. Acilen arazi toplulaştırılması yapılmalıdır. Türk tarımının sorunlardan biri de işçi problemi. Türkiye’deki yanlış politikalar neticesinde şuanda insanlar çiftçilikten uzaklaştı. Bu insanları tekrar çiftçiliğe döndürmek mümkün değil. Önümüzdeki süreçte tarımda çalışacak kimseyi bulamayacağız. Hemen herkes diploma sahibi oldu. Yüksek okul okumak güzel, ancak 25 yaşından sonra kimse dönüp çiftçilik yapmaz. Çiftçilik bir kültürdür. Şuan da her çiftçinin çocuğu üniversite mezunu oluyor, o çocuk artık seraya girmiyor. Çiftçilikte çalışan insanları nasıl dizayn edeceğiz, Türkiye bunu düşünmelidir.”  

“Ülkede hiçbir şeyde planlama kalmadığı gibi eğitimde de kalmadı”

Türkiye’nin yetiştirdiği iki değerli isim son olarak ziraat mühendisliği mesleğinin kutsallığına parmak basıyor. Hem Sayın Sever hem Sayın Yıldırım, ülkede gerektiğinden fazla Ziraat Fakültesi olduğuna ve vasıfsız mezun verildiğine işaret ediyor. Sayın Sever, sahada 27 ziraat mühendisi çalıştırdıklarını, daha fazla mühendis çalıştırmak istediklerini ancak bunun mümkün olamayacağını vurgulayarak, “Ülkede hiçbir şeyde planlama kalmadığı gibi eğitimde de kalmadı. Devlet Planlama Teşkilatını da lav ettik. Türkiye’nin ne kadar ziraat mühendisine ihtiyacı olduğu belli. Ben de Mehmet Ali bey de ziraat mühendisi değiliz. İkimizde ekonomi tahsil ettik. Sektörde 38’inci yılım, o kadar kalitesiz ziraat mühendisleri geliyor ki oturup onlara ders verecek durumdayız. Benim içim sızlıyor, asgari ücrete razıyım diyerek iş arayan ziraat mühendisi var. Bu kadar ziraat mühendisi mezun etmek çok yanlış, üzülüyorum durumlarına” diyor.  

“Sektörün mühendise değil ara elemana ihtiyacı var”

Sayın Yıldırım da Ziraat Fakülteleri sayısının azaltılarak, Meslek Liselerinde tarım eğitimi verilmesi gerektiğini belirtiyor. “Sektörün mühendise değil ara elemana ihtiyacı var” diyen Sayın Yıldırım, “Topraktan koptuğun an tekrar toprağa dönmek çok zor bir iş. İnsanlara olduğu yerde refahı götürmemiz gerekiyor ki bu iş devam etsin. Takım elbiseyle ya da düzgün bir kıyafetle seraya gidemezsin. Sera tozdur, topraktır, sıcaktır vs. Türkiye’de tüm sektörlerde aynı sorun var. Şuan ara eleman bulunamıyor, çünkü herkes mühendis. Sanayici ara eleman arıyor, mühendis aramıyor. Mühendis planlayandır, işin akışını yönetendir. Mühendis ilaç, gübre atamaz. Bozulan makineyi tamir edemez. Bunları yapacak ara eleman yok günümüzde. Kısacası ziraat fakülteleri yerine meslek liselerinde tarım eğitimine önem verilmeli, ara eleman ihtiyacı karşılanmalıdır. Böylece hem istihdam artar, hem de tarımda verimlilik sağlanır” şeklinde konuşuyor.  

“STOPMATE çok değerli bir ürün”

Sektörümüzün iki kıymetli ismiyle bu güzel ve verimli söyleşiyi gerçekleştirmemizin ardından Antilsan A.Ş. Satış ve Pazarlama Müdürü Sayın Erhan Ağır ile bir araya gelerek Domates Güvesi (Tuta absoluta) mücadelesinde, şaşırtma tekniği uygulanarak kullanılan feromon STOPMATE hakkında bilgi aldık. Sumi Agro ile iş ortaklıklarının 2021 yılında başladığını, başlama nedenlerinin ise STOPMATE olduğunu belirten Sayın Ağır, şu bilgileri veriyor: “Bu değerli ürünün Türkiye’deki tek yetkili satıcısı Antilsan olarak biziz. Tek ekim domates üretimi bölgemizde Eylül ayında başlar, Haziran ayına kadar devam eder. Bir çiftçi bir dekar alana ortalama 40’a yakın kimyasal ilaçlama yapar. Kimyasal ilaçlar insan ve çevre sağlığına zararlı olduğundan aynı zamanda üründe kalıntı bıraktığından bu sıkıntıdan üreticileri kurtarmak istiyoruz. Geçen yıl 600 dekar alanda STOPMATE kullanımı oldu. Kullandığımız alanlarda 9 aylık sezonu sadece iki ilaçlama ile bitirdik. Sezon başında ve sezon ortasında tedbir amaçlı ilaçlama yapıyoruz. Domates gibi kıymetli bir sebzeyi Tuta zararlısına yedirmeden başarılı bir üretim yaptık. Tuta’nın zarar verdiği domatesler halde kabul görmez, tüccar almaz. STOPMATE kullandığımız seralarda ıskarta domates yüzde 1’lere kadar düştü. Kimyasal ilaçlama yapılan seralarda ıskarta domates yüzde 40’lara kadar çıkabiliyor. STOPMATE kullanan çiftçilerimizin ürün kaybı olmuyor, rekoltesi artıyor ve maddi olarak büyük kazanç sağlıyor. STOPMATE kullanım alanı her geçen yıl büyüyor, önümüzdeki yıl daha da büyüyeceğini düşünüyorum.”  

Önceki yazı
Koruma Şirketler Grubu, yenilenebilir enerji yatırımlarına hız verdi
Sonraki yazı
Konya Ovası’nda hububatta sarı pas hastalığı görülüyor

Bizi Takip Edin

E-Bülten

E-Mail Bültenimize Abone Olun Olup Bitenlerden İlk Sizi Haberdar Edelim.

Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
Menü