Fikirleri ilham veren, azimli, başarılı bir ziraat mühendisi: YUSUF YILDIRIM

  • Çocukluğumdan beri tarımın içindeyim. Adıyaman’da geçti çocukluğum ve kuru tarımla uğraştık genelde. Arpa, buğday ve tütün üretimiyle çocukluğumun geçtiğini söyleyebilirim. Ailemizde temel geçim kaynağımızı tütün oluşturdu. Adıyaman’ın temel geçim kaynağının da tütün olduğunu belirtmek isterim.
  • Sıfırdan düzgün bir tarım politikasıyla tarımı yeniden ele alıp, yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, her türlü ürün yetişiyor. Her ürünün yetiştiği ülke olmamıza rağmen pandemi döneminde, hububatın dahi kendi kendimize yetemeyeceğini gördük. Bunlar düzensiz politikalardan kaynaklanıyor. Bizim yeterince depolayabileceğimiz buğdayımız, arpamız, mısırımız, pamuğumuz var. Biz dünyayı sarsacak olayları hesaba katmadan tarımı yönetmeye çalışıyoruz. Bunun sürdürülebilirliği yok.
  • Ülkemizde nicelik, niteliğin önüne geçmiş durumdadır. Ziraat Mühendisliği eğitiminin kalitesi çok düştü. Bilgisiz, donanımsız mezun veriyor günümüzde Ziraat Fakülteleri. Birçok Üniversitede içini dolduramadığımız Ziraat Fakülteleri var. Bu kadar Ziraat Fakültesinin açılmasından ziyade, nitelikli, içi dolu fakültelerin açılması taraftarıyım. Bu ülkede herkesin okumasına, hatta Ziraat Mühendisi olmasına gerek yok. Yalnız nitelikli, donanımlı, bilgili Ziraat Mühendislerine ihtiyacımız var.

Daha verimli bir tarım için bilgi, yöntem sağlamak, kaynakları daha etkin yönetebilmek, kullanabilmek, yeni teknolojileri öğretmek ve uygulamak çok önemlidir. Sayın Yusuf Yıldırım, bu saydıklarımı bir adım daha öteye taşıyan öncü Ziraat Mühendislerinden. Kendisini, “İlham verem bir tarımcı” diye tanımlayacağımız SANAGRİ Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Yusuf Yıldırım’ı bu ayki sayımıza konuk ettik.  

Sayın Yusuf Yıldırım, tarımla büyümüş, çocukluğu tarlada geçmiş bir toprak aşığı. Ailesinin temel geçim kaynağı olan tütün üretiminde uzman bir isim olan Sayın Yıldırım, arpa, buğday ve pamuk yetiştiriciliğinde de bilgisiyle fark yaratıyor. Geçmişte hem çiftçilik, hem bayilik, hem firmalarda yöneticilik yapan Sayın Yıldırım, şimdi merkezi Şanlıurfa’da bulunan SANAGRİ Tarım’ın Yönetim Kurulu Başkanlığını yapıyor. Halen çiftçilikten kopmayan, toprakla haşır neşir olan Sayın Yıldırım, SANAGRİ Tarım’a kadar uzanan hikayesini şöyle anlatıyor: “Çocukluğumdan beri tarımın içindeyim. Adıyaman’da geçti çocukluğum ve kuru tarımla uğraştık genelde. Arpa, buğday ve tütün üretimiyle çocukluğumun geçtiğini söyleyebilirim. Ailemizde temel geçim kaynağımızı tütün oluşturdu. Adıyaman’ın temel geçim kaynağının da tütün olduğunu belirtmek isterim. 2001 yılı Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü mezunuyum. Mezun olduktan sonra hayatın gerçek yüzüyle karşılaştım. O da şöyle oldu. Mezun olur olmaz, Zirai İlaç, Gübre ve Tohum Bayisi açtım. 8 yıl bayilik yaptıktan sonra Hektaş şirketinde profesyonel iş hayatım başladı. 4 buçuk yıl burada çalıştıktan sonra tekrar kendi işimi kurdum ve Zirai İlaç Bayiliği yapmaya başladım. 6 yıl sonra iş yerimi kapattım ve Sumi Agro Turkey şirketinde çalışmaya başladım. 3 yıl bu değerli firmada çalışmamın ardından 3 ortak 2019 yılında SANAGRİ Tarım’ı kurduk. Şu an Hektaş’ın bölge toptancısı, Sumi Agro Turkey’in bölge distribütörüyüz. Aynı zamanda bitki besleme grubunda Propfe’nin bölge distribütörlüğünü yapıyoruz. 5 Ziraat Mühendisi arkadaşımızla bölgeye hizmet veriyoruz. Toprağı, tarımı çok seviyorum. Haftanın bir günü mutlaka tarlaya gidip toprağa ayak basıyorum, bunu yapmadığımda kendimde mutlaka bir eksik hissediyorum.”

Çiftçinin maliyeti düşmediği müddetçe kazanması imkânsız

Sayın Yusuf Yıldırım, verimli topraklara sahip Güneydoğu Anadolu Bölgesinde rekolte artışlarında önemli rol oynuyor. Özellikle hububat grubunda üreticilerin yüksek verim alması için başarılı çalışmalar yapan Sayın Yıldırım, “Bölgemizde hububat, mısır, pamuk ağırlıklı üretim yapılıyor. İstenilen verimi elde ettiğimizi söyleyebilirim. Buğdayda bugün dönüme tonları bulduk. Dünya ortalamasının dahi üzerindeyiz. Pamukta dönüme 650 kilogram verim alınıyor artık. Yalnız verimler artarken çiftçilerimizin de maliyetleri artıyor. Şu an istenildiği kadar verim artsın, rekolte rekorları kırılsın, çiftçinin maliyeti düşmediği müddetçe kazanması imkânsız. Kuru tarım yapan çiftçi, sulu tarım yapan çiftçiden daha karlı. Örneğin buğdayda, kuru tarım yapıp dönüme 500 kilogram alan çiftçi, sulu tarım yapıp 900 kilogram alan çiftçiden daha fazla gelir sağlıyor. Kısacası ülkemiz tarımında verimi artırmanın çok büyük bir avantajı gözükmüyor. Verimi artırmak için bitki koruma, bitki besleme gibi ürünlere ağırlık vermek gerekiyor. Bu da ister istemez maliyeti artırıyor. TMO buğdayda ton başına 8 bin 500 TL fiyat verdi, piyasada böyle bir fiyat oluşmadı. 6 TL’ye zor satıldı buğday. Maliyetlere göre hesap yapıldığında, çiftçi bir iş yerinde asgari ücrete çalışsın daha kârlı oluyor. İşin özü, tarımı, çiftçiliği yapmanın bir cazibesi kalmadı. Mesela kişi şehirde yaşıyor, sosyal hayatı daha fazla, sabit bir geliri var. Ancak çiftçi köyünde, sosyal hayatı yok, gece gündüz alın teri döküyor, gelire bakıyorsun elde avuçta bir şey yok. Yılın sonunu zor getiriyor. Yeni nesil köylerde kalmıyor, yaşam standartları çok düşük. Kazanamayan çiftçi şehre geliyor, şehirlerin nüfusu istenilmeyen ölçüde artıyor, işsizlik başını alıp gidiyor. Biz tarım ülkesiyiz. Tarıma önem verilmez, çiftçi desteklenmez ise işsizliğin daha da artacağı bilinmelidir. Tarıma şuan gereken destekler verilmiyor” ifadelerini kullanıyor.

Dünya’da tarım politikası olmayan nadir ülkelerden biriyiz

Tarımda yaşanan sorunlara çözüm bulunamamasını sert bir dille eleştiriyor Sayın Yusuf Yıldırım. “Tarımın yoğun olduğu, tarımla ayakta duran bir ülke olmamıza rağmen dünyada tarım politikası olmayan nadir ülkelerden biriyiz” diyen Sayın Yıldırım, konuşmasına şu şekilde devam ediyor: “Sıfırdan düzgün bir tarım politikasıyla tarımı yeniden ele alıp, yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, her türlü ürün yetişiyor. Her ürünün yetiştiği ülke olmamıza rağmen pandemi döneminde, hububatın dahi kendi kendimize yetemeyeceğini gördük. Bunlar düzensiz politikalardan kaynaklanıyor. Bizim yeterince depolayabileceğimiz buğdayımız, arpamız, mısırımız, pamuğumuz var. Biz dünyayı sarsacak olayları hesaba katmadan tarımı yönetmeye çalışıyoruz. Bunun sürdürülebilirliği yok. Tarımda kalıcı reformlara artık geçilmesi lazım. Bu zorunlulukla değil, rahat bir şekilde beyin fırtınasıyla yapılmalıdır.”  

Ziraat Mühendisliği eğitiminin kalitesi çok düştü

Ziraat Mühendisliği hayatı boyunca hep tarıma kafa yoran ve yormaya da devam eden Sayın Yusuf Yıldırım, ziraat mühendisliğinde niteliğe dikkat çekiyor. Ziraat Mühendisliği eğitiminde kalitenin düştüğüne dikkat çeken Sayın Yıldırım, “Ülkemizde nicelik, niteliğin önüne geçmiş durumdadır. Ziraat Mühendisliği eğitiminin kalitesi çok düştü. Bilgisiz, donanımsız mezun veriyor günümüzde Ziraat Fakülteleri. Birçok Üniversitede içini dolduramadığımız Ziraat Fakülteleri var. Bu kadar Ziraat Fakültesinin açılmasından ziyade, nitelikli, içi dolu fakültelerin açılması taraftarıyım. Bu ülkede herkesin okumasına, hatta Ziraat Mühendisi olmasına gerek yok. Yalnız nitelikli, donanımlı, bilgili Ziraat Mühendislerine ihtiyacımız var. Ülke tarımının da bunlara ihtiyacı var. Bir ülke tarımı Ziraat Mühendisi olmadan gelişir mi? Mümkün değil. 30’dan fazla Ziraat Fakültesinden mezun vererek, okumuş işsizleri çoğaltıyoruz. Kendini yetiştirmiş Ziraat Mühendisleri zaten belli başlı yerlerde rahatça iş bulabiliyor. Bugün birçok firma vasıflı Ziraat Mühendisi bulmakta zorlanıyor. Bu kadar mezunun olduğu yerde vasıflı mühendis bulunamıyorsa hatayı nerede yapıyoruz diye sorgulama yapmak gerekiyor. Varlık içinde yokluk çekiyoruz” diye konuşuyor.  

Depremden sonra ekonomik belirsizlik oluştuğundan dolayı hedeflerimizi küçülttük

6 Şubat tarihinde meydana gelen ve yüreklerimizi yakan Kahramanmaraş merkezli depremler, Sayın Yusuf Yıldırım’ın hizmet verdiği noktalarda büyük yıkıma neden oldu. Sayın Yıldırım, depremin tarıma etkisini şu sözlerle anlatıyor: “Bölgede depremin ardından nüfusun yüzde 90’ı kırsala çekildi. Nüfus kırsala çekilince toprakla uğraşım arttı. Herkes boş bıraktığı topraklarını ekmeye başladı. Bu işlemler yapılırken zirai ilaç, gübre ve tohum satışları arttı. Deprem dolayısıyla tarımsal üretimin durmadığını, hatta arttığını söyleyebilirim. Afetin diğer boyutu Zirai İlaç, Gübre ve Tohum bayilerine olan etkisiydi. Burada büyük sıkıntı oluştu. Bölgede hemen herkes bir yakınını kaybetti. Büyük acılar yaşandı. Bayilerin nakit akışı bir anda sıfıra düştü. Herkes kendi acısıyla baş başa kaldı. Yaraların sarılacağını umut ediyoruz. Depremden sonra ekonomik belirsizlik oluştuğundan dolayı biz de hedeflerimizi küçülttük. Satışlarımız durma noktasına geldi. Kendimizi korumaya aldık diyebilirim. Şuan hedefimiz yok. Belirsiz bir şekilde yaşıyoruz açıkçası.”  

Sumi Agro, çok güçlü, çok büyük bir firma

Sayın Yusuf Yıldırım, yukarıda da belirttiği gibi Sumi Agro Türkiye firmasında 3 yıl görev yapmış. Şimdi Sumi Agro Türkiye’in bölge distribütörlüğünü yapan Sayın Yıldırım, 2 yıldır iş ortaklığı yaptıklarını ve büyüdüklerini dile getiriyor. Sumi Agro’nun ilkeli, dürüst ve sözünün eri bir firma olduğunu kaydeden Sayın Yıldırım, “Sumi Agro, çok güçlü ve aynı zamanda çok büyük bir firma. Antepfıstığı Psillidi için SHIZUKU, buğday fungusiti YAMATO ve YUTAKA, pamukta Yeşilkurt için TUNGA gibi üstün nitelikli çözümleriyle fark yaratıyor. Birlikte daha nice güzel çalışmalara imza atacağımıza inanıyorum” diyerek sözlerini noktalıyor.  

Önceki yazı
Yanmar, Türkiye’deki yeni traktör fabrikasını İzmir Torbalı’da açtı
Sonraki yazı
Bayburt’ta çerezlik ayçiçeği üretim alanı genişliyor

Bizi Takip Edin

E-Bülten

E-Mail Bültenimize Abone Olun Olup Bitenlerden İlk Sizi Haberdar Edelim.

Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
Menü