Tarımda başarılı olmak için sevmenin, gönül vermenin, tutkuyla bağlı olmanın en güzel örneğini sergiliyor Sayın Sema Döngel. Çocukluğundan itibaren tarımla iç içe olan, tarımdan hiç kopmayan, hep kendini geliştirerek tarımın gelişmesine katkı sağlayan Sayın Döngel, mesleğinin hakkını veren örnek bir Ziraat Yüksek Mühendisi olarak hem kadınlara, hem de geleceğin mühendislerine örnek oluyor. Ege Bölgesi’nde “tarımın kadın efsanesi” diye anılan Sayın Döngel’i, bu ay dergimize konuk ettik.
Sayın Sema Döngel, hem başarılı bir üretici, hem başarılı bir mühendis, hem de başarılı bir iş kadını. Tarımın her safhasında yer alan Sayın Döngel’in hikayesi 1 yaşında tütün tarlasında başlıyor. Manisa’nın Gölmarmara ilçesinde çiftçilikte uğraşan ve bölgenin önder çiftçilerinden olan babası Veli Döngel sayesinde toprakla tanışan Sayın Döngel, tarıma başlama ve Ziraat Yüksek Mühendisliğine uzanan hikayesini şu sözlerle anlatıyor: “1 yaşındayken küfelerle tütün tarlasında taşınan bir çocuktum. Tütün işçiliğini görmedim ama büyüdüğümde pamuk arazilerinde pamuğun yetiştirilmesinde çalıştım. Üniversitede ziraat fakültesini tercih etmemim sebebi, tamamen tarımcı bir ailenin kızı olmamdı. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinden 1988 yılında mezun oldum. Lisansta tarla bitkilerini tercih ettim, yüksek lisansımı ise pamuk üzerine yaptım. Gerçekten tarımı seviyorum, üretimi seviyorum. Dünyayı çiftçilerin, ziraat mühendislerinin, bulunduğum camianın doyurması o kadar güzel bir şey ki. Biz güzel ve kaliteli üretim yapar, temiz ürünleri insanlara sunarsak eminim ki doktorlara da daha az iş düşecek. Biz dünyayı besleyen çiftçileriz, ziraat mühendisleriyiz, gönüllü tarımcılarız.”
“Ticari bir ilaç bayisi değilim”
Ziraat Fakültesinden mezun olduktan sonra Türkiye’nin önemli kooperatiflerinden biri olan TARİŞ’te iş hayatına adım atan Sayın Döngel, burada yaptığı başarılı çalışmalarla herkesin takdirini toplayan bir isim. Sayın Döngel, TARİŞ’teki çalışmalarını ve ardından sıfırdan kurup büyüttüğü Dönüşüm Tarımsal Danışmanlık hakkında şu bilgileri veriyor: “1994 yılında TARİŞ’te ziraat mühendisliği hayatıma başladım. Önceleri ambar memuru olarak çalıştım, daha sonra Manisa TARİŞ’e tayinim oldu, 2000 yılında ziraat mühendisi eksperi olarak atandım. Burada TARİŞ’in zirai ilaç bayiliği, eksperliği, arazi yönetimi ve çırçır fabrikası sorumlusuydum. Toprağı, tohumu satıyorsunuz, üretimi yaptırıyorsunuz ve o pamuğu elyaf haline dönüştürüyorsunuz, çekirdekler yağ fabrikasına, preseler pamuk depolamaya bütün o sorumluluk bana aitti. 2006 yılında istifa dilekçemi verdim ve Dönüşüm Tarımsal Danışmanlık’ı kurdum. Öncesinde 6 ay boyunca istifamı kabul etmediler, istifam kabul edildikten sonra 9 Mart 2007 tarihinde de faaliyete başladım. Küçücük 20 metrekare bir iş yeriydi, çiftçilerle çok iyi diyaloğum olduğu için müşteri aramakta hiç zorlanmadım, güzel bir portföy oluştu. Firmacı arkadaşlarımla beraber tamamen tekniğe yönelik çalıştık. Ben ticari bir ilaç bayisi değilim. Kaliteli üretim hep önceliğim oldu. Isonet L Bağ Salkım Güvesi Feromon telini organik üretimde herkes takar, biz bu ürünü aynı zamanda konvansiyonel üretime de soktuk. Gölmarmara’da ilk feromon telini kendi arazilerime bağladım, çiftçiler gördü, sonrasında yayıldı. Tekniğine uygun üretim, verim artışı, kaliteli üretim için mücadele ediyoruz. Benimle birlikte toplam 7 ziraat mühendisi ile hizmet veriyoruz. Ayrıca Gölmarmara ilçemizde de şubemiz bulunmaktadır. Toplamda 17 kişiyle önder üreticilerimize hizmet veriyoruz.”
“Efsane olarak anılmaktan onur duyuyorum”
Sayın Sema Döngel için “Son Çare Tarım” desek yanlış olmaz. Çünkü bölgede kimin başı sıkışsa ilk aradığı kişi Sayın Döngel oluyor. Ege’de tarımın kadın efsanesi olarak anılan Sayın Döngel, “Ege Bölgesi’nde tarımın kadın efsanesi denilmesi, benim açımdan onur verici. Manisa için konuşayım, birçok bayi arkadaşım var güzel hizmetler veren, ancak üreticiler çaresiz kaldıklarında Sema ablaya soralım diyorlar. Bunun sebebi, Sumi Agro Turkey gibi duayen firmalarla çalışmamdır. Üreticiler hep şunu der, ablanın ilaçları pahalıdır ama çözüm yapar. Son 5 yıldır araziye fazla çıkmıyorum, ondan önce araziden hiç gelmediğim günler oluyordu. Surveyleri yapıyor, teşhisi koyuyordum. Şimdi genç mühendis arkadaşlarımın önünü açıyorum” ifadelerini kullanıyor.
“Spesya markamızla 20 ülkeye ihracat yapıyoruz”
Zirai ilaç, gübre, tohum bayisi olmanın yanında başarılı bir üretici de Sayın Döngel. Babasından kalan ve kiraladığı arazilerde tarımsal üretim yapan Sayın Döngel, tarımın sanayi kolunda da faaliyet gösteriyor. Hani “on parmağında on marifet” diye bir deyim vardır ya, bu deyim sanki kendisi için söylenmiş. Tarımın her alanında var olan Sayın Döngel, konuşmasına şöyle devam ediyor: “5 kız kardeşiz, hepsi tarımın içindeler. Babam (Veli Döngel) 2020 yılında vefat etti. Bize arazimizi paylaşmamamızı, bir arada olmamızı sürekli tembih etti. Kendisi Gölmarmara’ya önder çiftçiliği göstermiş, yeni çeşitleri getirmiş bir duayendir. İlkokul ya da orta okuldaydım, hibrit çeşitler bu kadar yaygın değildi. Gölmarmara’nın kavunu çok meşhurdu, Hıdır denilen bir çeşidimiz vardı. Biz kendi tohumumuzu üretiyorduk, kışlık geçimimizi lahana ve kavun tohumu satarak sağlıyorduk. 9 kişi tamamen tarımla geçimimizi sağlıyorduk. Hibritler çıkınca karşısında bizim çeşitler dayanmadı. Brokoliyi kimse bilmezken ilk kendi yetiştirdi. Brüksel lahanası, işçiliği zor olmasına rağmen ilk yetiştiren babamdır. Mesleğime babam sayesinde severek girdim, severek de devam ediyorum. Tarımın her alanında varız artık. Kendi ürettiklerimizi işliyoruz, paketliyoruz ve ihraç ediyoruz. Kızım Aslıgül Erdoğdu, Uluslararası Ticaret ve Finansman okudu. Üniversiteden mezun olduktan sonra Ünlü Tarım İşletmelerinde ihracat müdürü olarak çalıştı. O sırada eşiyle birlikte salamura yaprak basmaya başladılar. Sonra jelepon biber bastılar. Baktılar iyi gidiyor, ihracat rakamları güzel, işi büyütmeye karar verdiler. Ünlü Tarım İşletmeleri sahibi Sayın Süleyman Ünlü’nün kızımın vizyonunu açmasında büyük pay sahibi olduğunu düşünüyorum. Yurt dışından gelen tüm müşterileriyle irtibatı kızıma kurdurttu. Şirketi daha önce kurmuşlardı, fakat fabrika yoktu. Akhisar Organize Sanayi Bölgesinden babam Veli Döngel’in baskısıyla 12 dönüm yer aldık. Fabrika kurulumu için Tarımsal Kalkınmaya başvurduk. Tarımsal Kalkınma, 1 milyon TL inşaat, 1 milyon TL de makine desteği olmak üzere 2 milyon TL vereceğini belirtti. Biz de hemen vereceklerini zannedip fabrika inşaatına start verdik. Makine ve inşaat anlaşmasını yaptık. Fabrika ortaya çıkmaya başladı, ancak desteği alamadık. Sonrasında fabrika bitti, üretime geçildi, gelip inceleme yaptılar ve desteği verdiler. Tek makine ile üretim yapıp, 3 buçuk milyon TL’lik ihracat gerçekleştirildi. Bir daha ki yıl kızım tek makinenin yeterli olmadığını söyleyip közleme hatlarını 4 makineye çıkardı. Şimdi 2 tane daha fabrika kiralandı. Turşu bölümünü közlemeden ayırdık. Çağlayanlar Tarım adıyla sanayi kolumuz biliniyor, ama markamızın adı Spesya’dır. Çok başarılı gidiyorlar, 20’ye yakın ülkeye ihracat gerçekleştiriyorlar. Bulgaristan’a geçtiğimiz yıl közlenmiş biber ihracatında rekor kırdık. İngiltere’ye yaprak ihraç ettik ve bize teşekkür geldi İngiltere’den. Şimdi buraya sarma ihracatına başladık. Toprakta tarımda varız, bunun yetiştirilmesi, dönüştürülmesi safhasında varız, arkasından Spesya devreye giriyor, işleme ve ihracat devresinde varız. Dededen, babadan tarımcıyız.”
“Ziraatta çalışanların cinsiyeti olamaz”
Her sektörde olduğu gibi tarım sektöründe de bir kadının çalışıp başarılı olmasına zor gözüyle bakılır. Sayın Döngel, fikirleriyle, çalışma azmiyle, elde ettiği başarılarla bu algıları yıkmış. Bir kadın mühendis olarak ufak tefek sorunlar yaşadığını dile getiren Sayın Döngel, bu sorunları nasıl aştığını da açıkladı: “Kadın, erkek diye hayatım boyunca hiç ayrım yapmadım. Ama sektör kadın, erkek ayrımı maalesef yapıyor. Neymiş efendim, kadın bir erkekle aynı arabaya binip arazi gezmeye gidemezmiş. Ben arabaya bindiğimde ziraat mühendisiyim, insanım. Öncelikle mühendisleri, kadın, erkek diye ayırmayı bırakacağız. 2000 yılında Manisa TARİŞ’e geldiğimde mühendislik yapmaya başladım. Öncesinde hep muhasebe, evrak işleri yaptırdılar. Manisa’ya tayinim çıktığında başkan ve yönetimi “bir kadın geliyor, o nasıl traktörün tepesine çıkacak, arazi gezecek” demişler. Pamuk numunesi almak kolay iş değildir, “sana numuneci verelim” dediler, kabul etmedim. Traktöre çıkıp tüm numuleri kendim aldım, erkeklerin yaptığı tüm işleri yaptım. Yönetim kurulu başkanımızın oğlu babasına, “bayan mühendis mi gelmiş” diye sorduğunda, “aman oğlum bayan deme, git de bir gör” cevabını vermiş. İşin özü kadın mühendislerimiz kendilerini değerli bir birey olarak görsünler, karşı tarafa bunu hissettirsinler. Ziraatta çalışanların cinsiyeti olamaz. Araziye çıktığımızda hepimiz mühendisiz. Bugün bir kadın araziye gittiğinde daha detaycı. Bütün çalışanlarım çok başarılı ve çok iyi insanlar, ama kadın çalışanlarım arazide 10 numara surveylerini yapıyorlar, geri geliyorlar. Erkeği gönderdiğimizde kahvede okey oynarken buluyorsunuz. Manisa bölgesinde araziye en fazla adım atan benim mühendislerimdir.”
“Genç mühendislerimiz tarımı sevmelidir”
Sayın Döngel’e ziraat mühendisi adaylarına ve genç mühendislere başarılı olabilmeleri için ne önerdiğini de sordum, şu cevabı aldım: “Ülkemizde öğretim üyesi eksiği olan çok sayıda ziraat fakültesi olduğunu biliyoruz. Bu fakülteler bir an evvel kapatılmalıdır. Türkiye’nin vasıfsız ziraat mühendisine ihtiyacı yok. Kendini tarıma adamış, tarımı sevenler ziraat mühendisliği okumalıdır ki görevini layıkıyla yapsın. Ülkemizin ustası yok, usta açığı var. İşletmemde bunu çok yaşıyorum. Elektrikçisinden tutun makinacısına, kalifiye eleman bulamıyoruz. İyi bir usta makine tamiri yapıyor, makine mühendisi tamirattan anlamıyor. Mühendislik fakülteleri hunharca açıldı. Tıp fakültesine giren çocuklar sıralanıyor, ziraat fakülteleri için şu söyleniliyor, hiçbir yere giremezsen ziraata girersin. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, tarımın önemini anlatmış, donanımlı ziraat fakültelerinin kurulması için emir vermiş ve kurulmuş. Öyle ki ziraat fakülteleri, tıp fakültelerin önünde yer alıyordu. Şuan ise yerle yeksan oldu. Vasıfsız çok sayıda ziraat fakültesi var, kaliteli hale getirilmesi gerekiyor. Genç mühendislerimiz ise tarımı mutlaka sevmelidir. Eğer işlerini gönülden gelerek yapmazlar ise başarılı olma şansları yoktur.”
“Geçmişe dönsem bayiyi daha önce kurardım”
Dönüşüm Tarımsal Danışmanlık’ı 2007 yılında açan ve 17 yılda büyüterek üreticilere hizmet vermeye devam eden Sayın Döngel, “Geçmişe dönsem şirketi daha önce kurardım” diyor. Sayın Döngel, “TARİŞ’te çalışmak ta güzeldi, ancak geçmişe dönsem Dönüşüm Tarımsal Danışmanlık’ı daha önce açardım. Üniversite 3. sınıfta iken o zamanlar teknikerlik belgesi veriliyordu. Babama 3’ten 4’e geçerken, ilaç bayiliğimi açayım, okumama devam edeyim, sen bayiliği başlat dedim. Babam, “sen bayansın, yarın öbür gün evlenir gidersin, köylere gidip nasıl ilaç satacaksın” dedi. O konuşmadan sonra vazgeçtim, ama şuan olsa mutlaka açardım” şeklinde konuşuyor.
“Sumi Agro ile çözmediğimiz sorun yok”
Sayın Sema Döngel, üstün nitelikli çözümler sunan Sumi Agro Turkey ile başarılı çalışmalara imza atıyor. Sumi Agro’nun ürünlerinden ve teknik personelinden bahsederken sürekli kalite diyen Sayın Döngel, şunları söylüyor: “Manisa bağcı olarak biliniyor, ama pamuk, kavun, karpuz, biber, domates de üretiliyor. Sumi Agro’nun öncelikle biyolojik mücadelede Türkiye’ye büyük bir destek olduğunu düşünüyorum. Bağda salkım güvesine karşı kullanılan Isonet L, Elma içkurduna karşı kullanılan Isomate C Plus bizim için çok değerli üstün nitelikli feromon çözümlerdir. Sumi Agro’nun personelinin hepsiyle teknikte her yerde çalıştık. Isonet L’nin rakibi yok diyorum. Unlu Bit’e karşı yeni bir feromon tel çalışmaları var, onu da başarırlar ise bağda insektisit kullanmadan biyolojik mücadeleyle sezonu bitireceğiz. Tüm tescilli ürünlerini kullanıyorum. Bağlarda; Salkım Güvesine karşı kullanılan Tunga, Küllemeye karşı kullanılan Ritreap ve Unlubite karşı kullanılan Mospilan ticari isimli ürünleri firmanın aspirini olarak niteliyorum. Orijinallerin muadillerden daha iyi çalıştığını, daha az dozla daha başarılı olduklarını savunuyorum. Sumi Agro’nun da tüm kaliteli ürünlerini kullanıyor, kendilerine teşekkür ediyorum.”
“Çiftçilik meslek haline getirilmelidir”
Sayın Sema Döngel ile son olarak Türk tarımının sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştuk. Sayın Döngel’in sorunlarla ilgili tespitleri ve çözüm önerileri şu şekilde: “Çiftçilik bir meslektir. Köylülük ile çiftçilik karıştırılan bir şey. Yoldan geçen birine mesleğin nedir diye sorduğumda, çiftçiyim diyor. Hayır, sen köylüsün, köylü olduğun için çiftçiliği zorunlu yapıyorsun. Ben sevdalı çiftçi istiyorum. Arazi bölünmeleri diğer bir sorun. Biz 5 kardeşiz, araziyi bölseydik 600 dönümü bir yerden idare etmeseydik üretimde başarıyı sağlayamazdık. Arazi miras kalmamalı. Toprak babadan oğula miras geçmemeli. Toprak bir emanettir, bulduğundan daha kötüye götürmemelisin, daha iyi şekilde senden sonra gelecek nesile emanet etmelisin. Tüm dünya tarımdan doyuyor. Ben iş yerimi kızıma bırakabilirim, ama toprak kutsal bir emanet. Bunu miras bırakacak kişi çok iyi düşünmeli ve devlette buna önlem almalıdır. 300 dönüm yer kiralıyorum, toprak sahibi paraya düşkün. Her yıl başka bir kiracı buluyor. O tarlayı biber ekecek kıvama getirene kadar verdiğim mücadelenin haddi hesabı yok. Kiracılar seneye orada durmayacağı için resmen tarlayı sömürüyor. Kiracı, ortakçı işine de çözüm getirmelidir devlet. Çiftçilerin köylü hissetmesi sorun, beyinleri fakir edebiyatı. Ben kahvede böyle bağırdığım için burada söylemekte sorun görmüyorum. Çiftçilikle köylülük ayrılsın. Köyde yaşayan çiftçi değil. 5 dönümle, 10 dönümle tarım yapılmaz, beceremiyor zaten. Çiftçilik bir meslektir, köylülük yaşam şeklidir. Çiftçi gerçekten desteklenmelidir. Desteklerin yanlış verildiğini düşünüyorum. Üretene, üretime destek verilsin. Tarlaya değil, üretime destek çok önemlidir. Çiftçi gerçek çiftçi olursa, tarımdaki paydaşı ziraat mühendisleri de hak ettiği yerde olur. Çiftçinin mühendise saygısı yok ülkede. Kahve kültürü ile tarım yapılıyor. Tarım İl Müdürlükleri çiftçi eğitimlerini artırmalıdır. Çiftçilik meslek haline gelir ise tarımda çağ atlayacağımıza inanıyorum.”